Blog
- Giriş
- Blog
Kavgaların Yoğun Olduğu İlişkilerde Güvenin Tekrar İnşası
İkili ilişkiler her zaman güllük gülistanlık bir şekilde ilerlemez; aslında, böyle bir ilerleyiş hem gerçekçi hem de sağlıklı değildir. Kavgaların ardından kurulan yapıcı iletişim ve atılan değişim adımları, ilişkiyi güçlendirmek için önemli bir etkendir. Hiç kavga olmayan bir ilişkide, hiçbir problemin el ele çözülmesine de gerek duyulmaz. Bu durum, ilişkinin derinleşmesini engelleyerek yüzeysel kalmasına neden olur. Ancak tartışmaların ilişkiye olumlu katkı sağlaması için çiftlerin birbirini rakip olarak görmek yerine, sorunu karşısına almış bir takımın üyeleri gibi davranması gerekir. Partnerler, haklı çıkmaya çalışmak yerine empati kurmaya, etkin bir şekilde dinlemeye ve anlamaya odaklanmalıdır.
Travmaların Gündelik Hayata Etkileri
Travmatik olayların ardından bireyin gündelik hayatı derinden etkilenebilir. Travma sadece kötü bir anı olarak kalmaz; zihinsel, duygusal ve fiziksel izlere sahip olabilir. Bu izler bireyin yaşam kalitesini uzun vadede etkiler. Travmanın etkilerini ve sebeplerini anlamak, travma sonrasında iyileşme süreceni hem kişinin hem de çevresinin daha sağlıklı ele alabilmesi için kritik bir önem taşır. Travma, genellikle kişinin zihinsel süreçlerinde değişikliklere yol açar; tetikleyiciler, kişinin anılarını tekrar tekrar yaşamasına ve gündelik hayatının sekteye uğramasına sebep olabilir.
Stres Yönetiminde Mindfulness Teknikleri
(Bilinçli Farkındalık)Mindfulness anda olmak,anda kalmak anlamına gelir.Ayrıca mindfulness geçmişte olanlara ya da gelecekte olacakları düşünmeden kısa süreli bir rahatlama yaşamaya sebep olur ve bedeninizdeki gerginliği alır ve stres seviyenizi düşürür.
OKB’Lİ BİREY İLE SAĞLIKLI BİR İLİŞKİ YAŞAMAK
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), kişinin istemsiz ve tekrar eden düşünceler yaşadığı (obsesyonlar) ve bu düşünceleri hafifletmek amacıyla zorlayıcı davranışlara (kompulsiyonlar) yönelmesine neden olan ruhsal sağlık durumudur.
HAFIZAMIZ BİZİ YANILTABİLİR Mİ?
Hafıza, insan zihninin en karmaşık ve ilgi çekici yönlerinden biridir. Çoğu insan hafızanın bir kayıt cihazı gibi geçmişteki tüm olayları hatırlamamıza yaradığını düşünür. Ancak araştırmalar, hafızamızın sandığımız kadar güvenilir olmadığını kanıtlamaktadır. Bazen insanlar hiç gerçekleşmemiş olayları hatırlayabilir ve bu hatıralar onlara oldukça gerçek gelebilir. Bu görüngü, yanlış anı ya da sahte hafıza olarak adlandırılır.
Erteleme Alışkanlığı: Neden Erteliyoruz ve Nasıl Üstesinden Gelebiliriz?
Bir sorumluluğunuzu yerine getirmeniz gerekirken kendinizi ilgisi olmayan başka işlerle ilgilenirken mi buluyorsunuz? Eğer bu durum sizi yakından ilgilendiriyorsa, yalnız değilsiniz. Birçok insan erteleme alışkanlığı ile karşı karşıyadır. Zaman zaman bu durumla mücadele ederler veya üstesinden gelmeye çalışırlar. Bu durumun altında yatan çeşitli psikolojik nedenler mevcuttur. Önemli olan bu nedenleri anlamlandırmak ve üstesinden gelebilmektir.
Mağara Alegorisi Üzerine Psikolojik Bir İnceleme:
Platon’un “Devlet“ kitabının 7. Bölümünde bulunan mağara alegorisi, felsefi bir kavram olarak insanın bilgiye ulaşma sürecini ve bu süreçte karşılaştığı zorlukları anlatır. Hikayede, bir grup insan doğdukları andan itibaren bir mağarada, sırtları mağara girişine dönük bir şekilde zincirlenmiş halde yaşarlar. Gözleri sadece duvara yansıyan gölgeleri görebilecek şekilde kısıtlıdır.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU: KAPANMAYAN BİR YARA
Günümüz dünyasında hızla artan rekabet, bitmek bilmeyen görevler ve sürekli olarak üstlenilen sorumluluklar, birçok bireyin iş ve özel yaşamında ciddi bir yıpranma yaşamasına neden oluyor. Bu yıpranmanın en belirgin sonuçlarından biri olan tükenmişlik sendromu, özellikle profesyonel hayatta, iş performansı ve kişisel refah üzerinde yıkıcı etkiler yaratabiliyor. Peki, tükenmişlik sendromu nedir, neden bu kadar yaygın hale geldi ve bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Bu yazıda, tükenmişlik sendromunun doğasını, nedenlerini, belirtilerini ve üstesinden gelme yollarını detaylı bir şekilde ele alacağız.
NARSİZM
Değerli okurlarımız bugün sizlerle ele alacağımız konu narsisim bir diğer adıyla öz-severlik. Sizleri bu konu hakkında bilgilendirmeden önce kelime kökeni Yunan mitolojisinden gelen Narkissos’tan bahsetmek istiyorum.
DUYGUSAL YEME
Stresli bir günün ardından kendinizi çikolata dolu bir paketin içinde bulmak veya dondurma kaşıklarken bulmak hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durumdur. Bu tür stresli anlarda, çoğumuzun ilk yaptığı şey, kendimizi yiyecekle teselli etmek oluyor. Eğer siz de bu durumda kendinizi bulduysanız, yalnız değilsiniz. Peki bu davranışın altın da ne yatıyor? Duygular ve yemek arasında neden bağ kuruyoruz?
OTORİTER VE BASKICI EBEVEYNLERLE BÜYÜMEK
Otoriter ve baskıcı bir ortamda büyümek hayat boyu taşıyabileceğimiz derin izler bırakabilir. Hepimizin hayatının bir döneminde çevremizde veya kendi ailemizde şahit olduğumuz o ebeveynler vardır; kuralların katı, sevginin şartlı olduğu bir ev. Otoriter ve baskıcı ortamda büyürken üzerinizde oluşan psikolojik etkileri tanımak ve bunlarla ilgili başa çıkma yöntemleri oluşturmak oldukça önemlidir.
Bir Tür Psikolojik Manipülasyon: Gaslighting
Gelişen teknolojiyle birlikte geçmişten günümüze aslında insanoğlunun sıkça karşılaştığı ve ‘’ya ben bu durumu aslında yaşadım ama bir adı olduğunu bilmiyordum’’ dediğimiz kavramları daha yaygın ve kolay bir şekilde öğrenmeye başladık. Bu kavramlar dizilere, filmlere, sanata ve hayatımıza dahil oldu bile. Manipülasyon kavramı da bu kavramlardan biri.
Duygusal Zeka Nedir, İş ve Özel Hayattaki Önemi ve Nasıl Geliştirilebilir?
İş yerinde bir projede hata yaptığında paniğe kapılmak yerine soğukkanlı kalıp çözüm odaklı hareket edebilmek; Bir aile tartışmasında karşınızdaki kişinin duygularını anlama çabası gösterip empatiyle yaklaşmak, Bir takım liderinin, çalışanlarının motivasyonlarını ve zorluklarını anlamadaki başarısı…
KRONİK MUTSUZLUK
Mutsuzluk sendromu, düşük ruh hali, ilgi kaybı ve motivasyon eksikliği gibi belirtilerle karakterize edilen bir duygusal sağlık durumudur. Bu sendrom, daha hafif bir depresyon alt türü olarak kabul edilir ve en az iki yıl boyunca devam edebilen düşük ruh halini içerir. Kişi, genellikle ilgi alanlarına olan ilgisini kaybeder, enerjisi azalır, uyku sorunları yaşar ve günlük aktivitelerde zorlanabilir.
OVERTHINKING SENDROMU
Thomas Lerooy’a ait bu heykelden de anlaşılabileceği üzere düşüncenin ağırlığı yalnızca kafanızı bir dünya kadar doldurmakla kalmıyor, peşinden çaresiz bedeninizi de sürüklüyor. Descartes’in meşhur sözlerinden “Düşünüyorum, öyleyse varım” dediği, var olmanın altında yatan, insan zekasının paha biçilemez faaliyetidir, düşünmek. İnsana bahşedilmiş bu kıymetli işlevsel düşünme hali bazılarımızda nadir görülse de, bir kısmımızda da kontrolsüz bir eyleme dönüşebiliyor. Bunun adına ise overthinking (fazla düşünme) sendromu diyoruz.
BEYNİN KARANLIK YÜZÜ
Nöropsikoloji Nedir? Nörolojik Hastalıklar Sadece Motor Becerileri mi Etkiler? Nöropsikoloji beyin-davranış ilişkisine bağlıdır. Klasik nöroloji, sinir sistemi patolojisine odaklanır; klasik psikoloji ise büyük ölçüde ondan ayrılmışken, nöropsikoloji, nörolojik bozukluklar ve bunlara sahip olan hastaları inceleyerek beynin zihinle nasıl bir ilişki kurduğunu keşfetmeye çalışır.
Love Bombing
Love Bombing Nedir? Love bombing yani aşk bombardımanı romantik ilişkilerde kullanılan duygusal bir şiddet ve manipülasyon türüdür. Love bombing uygulayan kişinin narsistik kişilik özellikleri taşıdığından söz edebiliriz. Bir narsist, özsaygısını ve özdeğerini bulabilmek ya da iyileştirmek amacıyla love bombing uygulayabilir. Böylece başkasının hayatında güç ve kontrolü ele geçirmiş olur.
Psikolojik Kalp Çarpıntısı Nedir?
Kalp çarpıntısı, kalbin anormal derecede hızlı, yavaş, sert veya düzensiz attığı hissidir. Kalp çarpıntısı her zaman fizyolojik sebeplerden kaynaklanmaz, kimi zaman psikolojik sebepleri olabilir. Psikolojik kalp çarpıntısı yoğun stres, kaygı, korku veya panik dönemlerinde yaşanan bir durumdur.
ÖFKE KONTROLÜ
Öfke yoğun ve sıklıkla saldırganlığa dönüşebilen bir duygudur. Sıklıkla haksızlık, engellenme ve aksiliklere karşı hissedilen bu duygu beraberinde düşünme, muhakeme ve karar verme gibi bilişsel süreçlerde bozulmalara sebep olur. Bu durum istenmeyen sonuçlara sebebiyet vereceğinden öfke kontrolü tedavisi öfkeyle ilişkili sorunlar yaşayan kişiler için çok önemlidir.
ÇOCUK GELİŞİMİ Ebeveynlerin Dikkat Etmesi Gerekenler
Çocuk gelişimi,bireyin hayatının en önemli dönemlerinden biridir ve bu süreçte ebeveynlerin rolü çok önemlidir. Çocuk gelişimi dikkat ve özen gösteren bir süreçtir.Anne babalar çocuklarının fiziksel,duygusal ve sosyal gelişimlerini destekleyerek sağlıklı birey olmalarına yardımcı olabilirler. Çocuklar,sevgi dolu bir ortamda büyüdüklerinde güven duygusu geliştirirler. Ebeveynlerin sevgi ve destek sağlaması bu yüzden önemlidir ve çocukların duygusal gelişiminde ebeveynlerinden gördüğü sevginin büyük katkısı vardır. Etkili iletişim için ebeveynler çocuklarıyla düzenli olarak konuşmalı ve onları dinlemelidir.
“Zihnimiz Neden Molaya İhtiyaç Duyar? Tatilin Ruh Sağlığımıza Olan Büyüleyici Etkileri”
Tatil yapma fikri birçok insan için yılın en heyecanlı zamanlarından biridir. Günlük hayatın temposu içinde sürekli koştururken, birçok kez “Bir tatile ihtiyacım var!” diye düşünmüşüzdür. Ancak tatilin psikolojik olarak neden bu kadar önemli olduğunu hiç düşündünüz mü? İnsan zihni ve bedeni neden dinlenmeye ihtiyaç duyar?
TERAPİYİ KABULLENMEDE ZORLUK: NEDEN VE NASIL ÜSTESİNDEN GELİNİR?
Günümüzde terapiye olan ilgi ve farkındalık artsa da birçok insan terapi almayı kabullenmekte zorluk çekiyor. Bu zorlukların arkasında genellikle kültürel, psikolojik ve toplumsal faktörler yatıyor. Ancak, terapi almayı kabullenmenin zorluklarını anlamak ve bunların üstesinden gelmek mümkün. Peki insanlar neden terapiye başlama konusunda direnç gösteriyor ve bu engeller nasıl aşılabilir?
Forer- Barnum Etkisi: Herkes İçin Bir Şeyler Var!
İsmini ünlü şovmen P.T. Barnum’dan alan Forer - Barnum etkisi, psikolojide insanların belirsiz ve genel ifadeleri kendilerine özelmiş gibi algılama eğilimini tanımlayan bir kavramdır. “Herkes için bir şeyler var” anlayışını temel alan; burç yorumları, grafoloji, falcılık, medyumluk ve kişilik testlerinde sıkça gözlemlenen bu etki, insanların kişisel olarak doğru kabul ettiği ifadelerin aslında birçok kişiye hitap eden genel bilgiler olduğunu gösterir.
İlişkilerde Gizli Tuzak: Psikolojik Manipülasyon ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Romantik ilişkiler, sevgi ve güven temelinde inşa edilmesi gereken duygusal bağlar olmasına rağmen, bazen bu bağlar sağlıksız hale gelebilir. Bu sağlıksız ilişkilerin temel sebeplerinden biri de psikolojik manipülasyondur.
Kazlara Fısıldayan Adam: Konrad Lorenz ve Basımlama
Bir grup kazın her yerde paytak paytak bir adamı takip ettiği fotoğrafları görmüşsünüzdür. Aslen zoolog olan Avusturyalı Konrad Lorenz hayvan davranışları ve etoloji alanında önemli bir yere sahiptir. 1973 yılında basımlama (imprinting) üzerine yaptığı araştırmalar alana katkılarından ötürü Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü kazanmış olup bugün bakım veren ile çocuk arasındaki ilişkinin oluşumunu ve önemini kavramamızı sağlamıştır.
Psikolojik Altyapımız
İnsan psikolojisi temel olarak birkaç yapının birleşimi ile oluşan çok yönlü, kompleks bir yapıdır. Her insana özgü değişen kurallar ve kanunlar olmakla beraber bazı genel geçer kaidelerin bulunması ve bilimsel olarak ispatlanması için çalışmalar çok eski tarihlere dayanır.
Plasebo Etkisi Nedir?
Plasebo etkisi, tıpta ve psikolojideki en ilginç görüngülerden biridir. Hasta etkisiz bir ilaç kullandığını bilmeden sıkıntısı için reçete edilen ilacı kullanmaya başlar. İşin ilginç kısmı zaten ilacın etkisiz olmasıdır. Hasta gün geçtikçe daha iyi hissetmeye başlar. Ona göre bu dermanının kaynağı ilaçtır, bu duruma “plasebo etkisi” denir. Plasebo etkisi yalnızca etkisiz bir ilaçtan ibaret değildir; insan beyninin ve inanç sistemlerinin iyileşme süreçlerine olan katkısını gösteren güçlü bir kanıttır. Örneğin, migren hastalarına sahte bir ilaç verildiğinde, sadece ilaç aldıklarına inandıkları için ağrılarında azalma görülebilir (Shapiro & Shapiro, 1997) ¹. Bu tür etkiler, plasebo etkisinin psikolojik boyutunu gösterir.
Çocuklarda Sağlıklı Bağlanma: Ebeveynlerin Bilmesi Gerekenler
Çocuk gelişiminin temel taşlarından biri, sevginiz olduğu kadar sağlıklı bir bağlanma ilişkisi de kurabilmektir. Güvenli bağlanma, çocuğunuzun duygusal ve sosyal gelişimini destekler; çocukların kendine olan güvenlerini büyük ölçüde artırır, çeşitli sosyal etkileşimlere hazırlıklı olmalarını sağlar, duygularını daha iyi düzenlemelerine ve stresle etkili bir şekilde başa çıkmalarına yardımcı olur. Örneğin, güvenli bir şekilde bağlanmış bir çocuk, yeni bir ortamda yer aldığında ebeveyninden rahatlıkla ayrılabilir; bu da onun yeni durumlarla başa çıkma yeteneğini geliştirir.
Bana Yol Gösterici Bir Işık Tutabilir Misin?
Hayatın karmaşası içinde, çoğu zaman farkında olmadan, zihnimizde ve çevremizdeki çeşitli zorluklarla mücadele ederiz. Günlük yaşamın stresi, ilişkilerde yaşanan sorunlar, kişisel kaygılar ve hayal kırıklıkları derken, bir anda kendimizi çıkmazda bulabiliriz. Özgüven eksikliği, tükenmişlik, öfke kontrolü sorunları, depresyon gibi durumlar da bu mücadeleyi daha da zorlaştırır. Bu tür zorluklarla başa çıkmak için birçok kişi artık psikolojik destek arayışına giriyor. Psikoterapi, bu noktada insanların kendilerini ve yaşadıkları sorunları daha derinlemesine anlamalarına yardımcı oluyor. Ancak terapiye başlarken, bu sürecin gerçekten ne anlama geldiğini ve ondan ne beklememiz gerektiğini anlamak önemlidir.
YÜKSEKLİK KORKUSU (AKROFOBİ)
Birçok insanın karşılaştığı yaygın bir korku türdür. Journal of Neurology’de Huppert’ın yayınladığı makaleye göre akrofobi yaklaşık nüfusun %6’sını etkileyen orandadır. Kişinin yüksek yerden düşme ve kendisinin zarar göreceği konusundaki korkusundan dolayı olduğu düşünülmekte. Yüksek yerlerde bulunma yada yüksek yerlere bakma durumlarında yaşanan yoğun anksiyete ve endişe yaşatır. Bu korku kişinin yaşamını,günlük yaşamını ve sosyal etkinliklerini etkiler. Yükselik korkusunun belirtileri: titreme,terleme,kalp çarpıntısı,nefes darlığı,ağlamak veya bağırmak,baş dönmesi gibi fiziksel belirtilere sahiptir. Psikolojik belirtileri: panik atak, yoğun korku, kontrol kaybı. Davranışsal belirtileri ise yüksek yerlerden kaçınma,yüksek alanlarda bulunmaktan aşırı rahatsız olmaktır,apartmanlarda değil birinci katta oturmayı tercih ederler. Yükseklik korkusunun nedenleri bir çok faktörden ortaya çıkabilir.
Borderline Anneyi Anlamak
Borderline kişilik bozukluğu (BKB), duygusal dengesizlik, yoğun ilişki sorunları ve ani ruh hali değişiklikleriyle karakterize edilen bir zihinsel sağlık durumudur. Bu bozukluğa sahip kişiler, özellikle yakın ilişkilerde, bir an aşırı sevgi ve bağlılık gösterirken, diğer an aşırı öfke ya da uzaklaşma sergileyebilir. Bu durum, hem birey için hem de çevresindekiler için oldukça yıpratıcı olabilir. Hayatımızda anlamamız gereken ilk şey annemizdir. Annemizi anlamak kendimizi anlamanın ilk adımıdır. Bu yazımda Borderline(Sınır) Kişilik Bozukluğu’ndan mustarip annelerle ilgilidir. Borderline terimi özellikle terk edilme veya reddedilmeyle karşılaşıldığında, duygusal hallerinin psikoz ve nevroz sınırları arasında gidip gelebileceği anlamını taşır. Dolayısıyla Borderline annelerin çocukları çelişkili ve kafa karıştırıcı bir duygusal dünyada büyürler.
Bir Psikolojik Şiddet Türü Olan: Mobbing
Hayatımızın bazı yerlerinde fark etmesek bile mobbinge uğramışızdır. Mobbing, bir kişinin iş yaşamında sistematik olarak psikolojik şiddete maruz kalması durumu diyebiliriz. Çalışma ortamında kişi için olumsuz bir atmosfer oluşturur ve çeşitli fiziksel, duygusal ve psikolojik etkilere neden olabilir
Sigaranın Sosyolojik Etkileri
Öncelikle, sigarayı sadece canımız çektiğinde yakmadığımızı söyleyebiliriz. Sigara bizim gündelik alışkanlıklarımız olarak simgesel bir değer taşır. Pek çok insan için kahvenin yanında sigara içmek kişisel rutinin merkezinde yer alır
Kumar Bağımlılığı
Günümüzde pek çok kişinin karşılaştığı bir sorundur. Kumar bağımlılığı dünya çapında en yaygın dürtü kontrol bozukluğudur. Kumar oynamak zamanla bir alışkanlık haline gelir ve bunun sonucunda bağımlılık kavramı ortaya çıkar.
Aldatma Psikolojisi: İlişkilerde Sadakatsizlik ve Çözüm Yolları
İnsan ilişkileri karmaşıklığı ve derinliğiyle bilinir. Bu ilişkilerin temelinde duygularımız yer alır; heyecan, tutku, aşk, sadakat, sevgi ve özlem gibi hisler ilişkilerin inşa edilmesinde en önemli faktörlerdendir. Ancak, duygularımızın sürekli aynı yoğunlukta kalması neredeyse imkânsızdır ve bu değişim sürecinde ilişkiler de değişime uğrayabilir. Aldatma, çoğu zaman bu değişimlerin ve boşlukların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu yazıda, aldatmanın altında yatan nedenler, bu durumun insan üzerindeki psikolojik etkileri ve çözüm yolları üzerine bir anlatım yapılacaktır.
Stockholm Sendromu
Stockholm sendromu, halk arasında celladına aşık olmak ile tabir edilir. Rehine ya da zorla alıkonulan kişilerin kendilerini rehin alan kişiye karşı duygusal bağ geliştirmeleri ile ortaya çıkan psikolojik bir durumdur. Sadece alıkonma durumlarında meydana gelmez birçok travmatik olaylarda da görülebilir. Kişinin psikolojisini etkileyerek uzun süre etkilerini devam ettirebilir
Ölüm Korkusu: Tanatofobi
Ölüm Korkusu: Tanatofobi Hepimiz hayatın belli dönemlerinde ölümden korkmuşuzdur. Birçok insan için ölüm de bilinmeyenin korkusuyla ilişikdir. Ölüm veya ölümle ilişkili kavramlar daha çok belirsizlik içerdiği için bunlardan da belli düzeyde korkmak her insanın hissedebileceği normal bir duygudur. Fakat ölüm korkusu, kişinin kendisinin ya da değer verdiği insanların veya hayvanların ölümü konusunda yoğun bir endişe halinde olması, sürekli ölüm korkusu yaşıyorum hissi ile karşı karşıya kalması çok daha farklı bir durum olarak tanımlayabilirz. Ölüm korkusu, insanların hayatlarının bir gün son bulacağı gerçeğine yönelik aşırı kaygı korku duyması ve ölüme dair olumsuz düşünceleri yoğun olarak düşünüp buna dair korku beslemesi ve korku halinde olmasıdır.
Duygusal İlişkilerde Bağımlılık
DUYGUSAL İLİŞKİLERDE BAĞIMLILIK Bağımlılık denildiğinde akla ilk olarak madde bağımlılığı geliyor. Fakat günümüzde duygusal ilişkilere bağımlılık da oldukça yaygındır. Ancak bu bağımlılığın çoğumuz farkında değiliz. Bu türdeki bir bağımlılığı fark etmenin önündeki en temel engel, duygusal boşluktur. Öyle ki bu boşluk hissini dolduran neyse onunla kurulan ilişki de bağımlılık olarak görülmüyor.
Anksiyete Nedir?
Anksiyete, oldukça karmaşık ve çok yönlü bir duygusal durumdur. Gündelik yaşamda karşılaşılan stresli durumlara verilen doğal bir yanıt olarak ortaya çıkabilir, ancak bu durumun yoğun ve sürekli bir hal alması, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Anksiyetenin nasıl oluştuğunu daha derinlemesine incelemek için biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörleri daha detaylı ele alabiliriz.
Bağlanma Stilleri
BAĞLANMA STİLLERİ Filmlerde gördüğümüz terapi odalarında ‘çocukluğunuza inelim sözünü’ hepimiz duymuşuzdur. Artık alışkanlık mı desek standartlaşmış bir cümle mi desek ne kadar doğru olduğu tartışılır. Bağlanma gibi durumlarda ya da ikili ilişkilerde çocukluğumuz, çocukluktaki yaşantımız, aile hayatımız , yaşadığımız duygular oldukça önem arz eder.
Beslenme ve Psikoloji
BESLENME VE PSİKOLOJİ Sağlığın tanımı Dünya Sağlık Örgütüne göre 3 etkeni bulunmaktadır. Bunlar bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyi olma halleridir. Yani bireyin sağlıklı olduğunun söylenebilmesi için bu üç etken açısından incelenmesi gerekmektedir. Biz ise bu yazımızda sağlıklı olmanın etkenlerinden olan ruhsal etkeni yani psikolojinin beslenme ile ilişkisini inceleyeceğiz.
İntiharı Önlemede Psikolojik Acıyı Anlamak
İNTİHARI ÖNLEMEDE PSİKOLOJİK ACIYI ANLAMAK İntihar Edwin Shneidman’ın ‘’psychache (derin psikolojik acı)’’ olarak adlandırdığı durumdan kaynaklanır. Bu kavram, intihar eğilimli bireylerin, dayanılmaz psikolojik acılardan kaçmak amacıyla intiharı düşündüklerini belirtmektedir. Bu yazımda intiharı önlemede bu acının ele alınması hayati önem taşır. Psikolojik acıyı nasıl ölçüp ele alabiliriz ve terapistlerin bu süreçteki kritik rollerini inceleyeceğiz.
Sosyal Medya ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
Sosyal Medya ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Teknolojinin yaygınlaştığı, herkesin sosyal medyaya rahat erişebildiği bir dönemde olarak dikkat sorunu çağımızın kaçınılmaz sorunlarından biridir. Birçok kişinin ağzından odaklanma problemleri yaşadıklarını, uzun süre boyunca bir dizi, film izlemek veya kitap okumak gibi aktiviteler yaparken zorlandıklarını duymuşsunuzdur. İşlevsellikte sorunlar yaşayan, başladıkları işi devam ettiremeyen, hatta bazen başlayamayan, dikkat gerektiren sorumluluklarını ve zorunluluklarını yerine getirmekte zorluk çeken insanlarla da tanışmışsınızdır. Bu insanların saatler boyunca yapabildikleri ortak bir aktivite vardır: sosyal medya kullanmak.
Zamanın Psikolojik Etkileri
Zamanın Psikolojik Etkileri: Zaman Algısı ve Psikolojik Sağlığımız Zaman kavramı literatürde geçmiş, şimdi ve gelecek arasında uzay boyutu olmayan ölçülmüş veya ölçülebilen fiziksel bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Fakat zamanın fiziksel boyutunun ötesinde ölçemediğimiz ve ruh halimiz üzerinde etkisi bulunan bir başka özelliği de vardır. Bu yazıda zaman algımız ve psikolojik sağlığımız üzerindeki etkilerini inceliyor olacağız.
Peter Pan Sendromu
Peter Pan Sendromu için yapılan ilk tanımlama Psikolog Dan Kiley tarafından gerçekleşmiştir. D. Kiley’in 1983 yılında yayımladığı “Hiç Büyümeyen Erkekler” kitabında bahsedilen bir tanımlama olan Peter Pan sendromu, çoğunlukla kendini 30’lu yaşlardan itibaren gösteren bir duygu durum bozukluğudur. Genellikle ileri düzeyde koruyucu ebeveynler tarafından büyütülen ve bu gibi aile ortamlarında büyüyen yetişkinlerde görülür.
Sağlık Anksiyetesi
Sağlık anksiyetesi, günümüzde birçok bireyin dile getirmekten çekindiği için kendi içinde yaşadığı oldukça yaygın bir durumdur. Bu rahatsızlığı, kişinin sağlık durumuyla ilgili aşırı ve sürekli bir endişe hali yaşaması olarak tanımlayabiliriz. Buna sahip olan bireyler bedenlerindeki normal duyumları yanlış yorumlayarak kendi içlerinde çok ciddi bir hastalığa sahip olduklarını düşünebilirler. Örnek olarak düşünürsek, ayna karşısında makyaj yapıyorsunuz ve aniden gözünüz bir anlık seğiriyor. Bu rahatsızlığa sahip bireyin o andan itibaren ki düşünceleri tahmin bile edemeyeceğiniz noktalara kadar ilerleyebilir. Bu anksiyeteye sahip bireylerin çoğu bu durumu çevresinden saklamak istediği için durum daha da zorlaşır ve günlük yaşantılarını etkileyecek noktaya gelebilir
Anksiyete ve Panik Bozukluk
Anksiyete, sürekli endişe ve kaygı haliyle karakterizedir, günlük yaşamı zorlaştırabilir. Panik bozukluk ise aniden ve beklenmedik şekilde gelen yoğun panik atakları ile tanımlanır. Her iki durum da bireyin yaşam kalitesini etkileyebilir. Profesyonel destek ve terapilerle bu rahatsızlıkların üstesinden gelmek mümkündür.