Mağara Alegorisi Üzerine Psikolojik Bir İnceleme:
Platon’un “Devlet“ kitabının 7. Bölümünde bulunan mağara alegorisi, felsefi bir kavram olarak insanın bilgiye ulaşma sürecini ve bu süreçte karşılaştığı zorlukları anlatır. Hikayede, bir grup insan doğdukları andan itibaren bir mağarada, sırtları mağara girişine dönük bir şekilde zincirlenmiş halde yaşarlar. Gözleri sadece duvara yansıyan gölgeleri görebilecek şekilde kısıtlıdır. Gölgeler, mağaranın dışında yanan bir ateşin önüne bir grup insan tarafından döngüsel olarak koyulan nesnelerin yansımalarıdır. Mağara alegorisindeki kişiler belli bir yerden sonra döngü halinde değişen gölgeler için oyunlar oynamaya başlamışlardır. Örneğin, gölgelerin hangi sıra ile geleceğini tahmin eden kişi tarihçi olarak anılmaya başlanmaktadır. Bu insanlar bir gölge oyunun içinde olmalarına rağmen gölgeleri gerçekliğin tamamı zannederler. Bir gün, gölge oyununu düzenleyenler mağarada yaşayan bir kişinin zincirlerinden kurtulmasını sağlar. Bilmediği bu dış dünyadan korkan kişinin, bu yeri keşfetmesi için onu zorlarlar. Bu kişinin gözleri gerçek güneş ışığına alıştıktan sonra, daha önce gördüğü gölgelerin gerçek dünyanın sadece zayıf bir yansıması olduğunu fark eder. Ancak mağaraya geri döndüğünde, diğerlerine dışarıdaki dünyayı anlatsa da kimse ona inanmaz çünkü onlar hala sadece gölgeleri görmektedirler.
Mağara alegorisinin, Sokrates’in idam kararına bir eleştiri olarak yazıldığı savunulmasına rağmen aynı zamanda bize birçok farklı psikolojik rahatsızlık hakkında metafor sağlamaktadır. İnsan zihninin sınırları, algılayış biçimimiz ve gerçeği nasıl tanımladığımız gibi konular, alegorinin psikolojik boyutunu ortaya koyar.
Algı Bozuklukları ve Şizofreni
Mağaradaki insanların gerçek dünyayı gölgelerden oluşan bir şekilde algılaması, şizofreni gibi algı bozukluklarına benzetilebilir. Şizofreni hastaları, dış dünyayı çoğunlukla gerçek olmayan imgeler, sesler ya da düşüncelerle algılarlar. Bu durum, mağaradaki insanlara benzetildiğinde absürt durabilir çünkü onlar zaten gerçek bir şeyi görüyor, sadece farklı algılıyorlardır. Ama Platon’un alegorisi, bu psikolojik bozukluğu anlamamız için bize bir metafor sağlar: İnsan, algıladıklarını gerçeğin tamamı olarak düşünebilir, ancak bu algılar hastalık durumunda doğru çalışmayabilir. Aynı alegorideki gibi algısı artık doğru çalışmayan birine doğruyu gösterseniz de size inanmaz, inanamaz. Onun için doğru olan, zihninin ona gösterdiğidir. Şizofreni tedavisinde de benzer şekilde, hastalar gerçek dünya ile yanlış algıları arasındaki farkı ayırt etmekte güçlük çekerler.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve Kaçış
Mağara alegorisinin bir başka psikolojik boyutu, genellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olarak bilinen durumla bağdaştırılabilir. TSSB den muzdarip bireyler, travmatik bir deneyimin ardından sıklıkla zihinsel olarak bir "mağaraya" çekilebilirler. Bu kişiler dış dünyadan kaçarlar ve sürekli olarak geçmişlerindeki korkutucu olayların gölgeleriyle baş başa kalırlar. Tıpkı mağaradaki insanlar gibi, TSSB hastaları da olumsuz anıları ve travmanın gölgelerini döngü halinde tekrar tekrar yaşayabilirler.
Bu kişiler için tekrar dışarı çıkmak, yani gerçekliğe dönmek acı verici ve zor hissettirebilir. Travmanın üstesinden gelmek ve mağaradan çıkmak için psikolojik destek ve terapi süreçlerine ihtiyaç duyarlar. Platon’un alegorisinde olduğu gibi, bu yolculuk başlangıçta göz korkutucu olabilir. Travmadan kurtulmak, kişinin zihinsel karanlıktan aydınlığa çıkma sürecini ifade eder.
Depresyon ve Mağaranın Karanlığı
Depresyon hastaları, Platon’un mağarasındaki karanlıkta yaşayan insanlara benzetilebilir. Bu bireyler, kendi zihinsel karanlıklarına o kadar hapsolmuşlardır ki, dışarıdaki aydınlık dünyayı fark edemezler. Onlar için bu “aydınlık“ dünya fikri gerçek dışı gelebilir. Depresyon, insanın kendisini aynı mağaradaki kişiler gibi, her şeyden izole hissetmesine sebebiyet verebilir. Depresyon yaşayan biri, konforlu varsaydığı alandan çıkmakta zorlanabilir. Ona göre dış dünya umutsuzluk ve karamsarlıkla doludur. Tıpkı mağaradaki insanlar gibi, depresyon hastaları da çevrelerinden gelen olumlu haberlere karşı kör olabilirler. Tedavi süreci, bireyin mağaradan çıkmak için attığı ilk adıma benzetilebilir; onu zorlayabilir, rahatsız hissetmesine sebep olabilir. Ama aydınlığı görmeye yardımcı olan şey ilk adımı atabilmektir.
İlke Şerefhanoğlu